Dijital Devler Mercek Altında

Dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler, iş hayatının ve ticari hayatın her alanında köklü değişikliklere sebep oluyor.

Dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler, iş hayatının ve ticari hayatın her alanında köklü değişikliklere sebep oluyor. Devletler, organizasyonlar ve bireyler düzeyinde yürütülen faaliyetlerin dijital ortama taşınması ile dijital platformlar ivmeli bir şekilde büyüyor ve küresel çapta üretilen büyük verinin hacmi ve çeşitliliği her geçen gün artıyor. Büyük veri, ekonomik ve ticari ilişkilerde gücü temsil eden bir unsur olarak öne çıkıyor. Bu dijitalleşme sürecinin ekonomik etkileri, artık ulusal ve uluslararası anlamda yepyeni bir çalışma alanı haline gelmiş durumda. [1]

Büyük Verinin Yükselişi

2000’li yılların başında bu yeni dijital çağ, “bilgi ekonomisi”, “ağ ekonomisi” gibi kavramlar ile anılırken, zaman içerisinde dijitalleşmenin iktisadi etkilerinin yanı sıra siyasi ve idari süreçlerde de bir rolü olduğunun görülmesiyle ve dijitalleşme ile demokrasi arasındaki ilişkinin belirginleşmesiyle “gözetim kapitalizmi” kavramı doğuyor.[2] Gözetim kapitalizmi, kişisel verilerin metalaştırılması ve kişiselleştirilmiş reklamcılık faaliyetleri ile kar elde etmeyi amaçlayan bir ekonomik sistemi ifade ediyor. Bu kavram, gözetim kapitalizmi teorisyeni Shoshana Zuboff’un tanımlamasına göre, bazı teknoloji şirketlerinin, kar elde etme amacına yönelik olarak geleneksel yapılanmalarının ötesine geçmeleri ve rıza mekanizması olmadan veri biriktirme faaliyetleri yaygınlaştırmaları, bu suretle önemli gelirler elde etmeleri ve hatta politik kampanyalar üzerinde de etki doğurabilmelerini kapsıyor.[3]

Bu yeni ekonomik düzende, büyük veri artık bir emtia olarak görülüyor; büyük verinin 21. yüzyılın petrolü olduğu konuşuluyor[4]; salt veri toplama, işleme, satma ve bu işlemlere aracılık etme faaliyetleri yürüten küresel şirketlerin sayısı ve büyüklüğü artıyor.[5] Veri okuryazarlığının, profesyonel meslekler icra edecek kişiler bakımından, en önemli niteliklerden biri olacağı öngörülüyor.[6]

Bu büyük verinin bir kısmı devletler, bir kısmı organizasyonlar ve büyük bir kısmı ise bireyler tarafından üretiliyor. Yalnızca tek bir gün içerisinde küresel düzeyde üretilen veri hacmine bir bakalım. Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, bir günde dünyada 500 milyon tvit atılıyor, yaklaşık 300 milyon e-posta gönderiliyor, Facebook’ta 4 petabayt (4 milyon gigabayt) veri üretiliyor, WhatsApp’ta 65 milyar mesaj gönderiliyor, 2 milyar dakikalık ses kaydı ve video görüşmesi yapılıyor ve çevrim içi arama motorlarında 5 milyar arama yapılıyor.[7] Üstelik bunlar bireylerin dijital dünyaya bilinçli olarak bıraktığı ayak izleri.

Bir de bireylerin farkında olmadan yarattığı bir büyük veri havuzu var. Bireyler, bir internet sitesinde gezinirken, bir sosyal medya uygulamasında vakit geçirirken, bir konumdan diğerine seyahat ederken ve hatta uyurken dahi veri üretiyor. Örneğin Amerikalı akıllı saat üreticisi FitBit’in elinde 2017 yılında 6 milyar saatlik uyku verisi bulunuyordu.[8] Bu veriler, kişinin yaş, cinsiyet, konum ve aktivite düzeyi gibi diğer verilerle birleştirildiğinde, kişinin mevcut ve gelecekteki sağlık durumuna dair çok önemli öngörüler sağlayabildiği için çeşitli araştırmalarda kullanılıyordu.[9] Google, 2021 yılında, kamuya açıklandığı haliyle “insanlar için sağlığı daha ulaşılabilir kılma” motivasyonuyla FitBit’i devraldı, nitekim Google’ın elindeki veriler ile FitBit’in uyku verilerinin birleştirilmesinden doğacak sinerji, paha biçilemez değere sahipti. Öte yandan, bu işlem kapatılırken, Google tarafından, Avrupa Komisyonuna, FitBit kullanıcıların gizliliğinin korunacağına ve FitBit verilerinin Google’ın reklamcılık verilerinden ayrı tutulacağına dair bağlayıcı taahhütler verildi.[10, 11]

Bu örnek, bireylerin uyurken dahi veri ürettiklerini, bu verilerin bir ekonomik karşılığı olduğunu ve hatta bu verilerin farklı veri setleri ile birleşmesinden doğacak sinerjinin ekonomik değerinin çok daha yüksek olduğunu göstermek bakımından kıymetli.  2024 yılı itibarıyla akıllı saat kullanımının yaygınlığını ve salt uyku verisindeki hacim artışını düşündüğümüzde, gelecekte hangimizin hangi hastalıklara yakalanma ihtimalinin yüksek olduğunun halihazırda teknoloji devlerince istatistiksel anlamda önem atfedilebilecek doğruluk düzeylerinde tahmin edilebiliyor olması, bilim-kurgusal bir olgu değil, veri ekonomisinin olağan bir çıktısı.

2025 yılına gelindiğinde, her bir gün, küresel düzeyde, yaklaşık 450 exabayt (450 milyar gigabayt) veri üretileceği tahmin ediliyor[12] ve bu verilerin temizlenmesi, işlenmesi, sentezlenmesi ve anlamlandırılması ile mevcut duruma ve geleceğe dair çok daha fazla güçlü öngörü sahibi olduğumuz ve daha büyük oranda veri ekonomisine dayalı bir dünyada yaşıyor olacağız.

Ülkelerden Büyük Teknoloji Şirketleri

Şirketler bakımından, i) yukarıda ivmeli yükselişi açıklanan büyük veriye ve ii) büyük veriyi işleme imkân ve yetisine ve iii) bunların yanı sıra veriyi, parasallaştırma döngüsü içerisine çarkı döndüren bir unsur olarak katabilecek ticari kanallara sahip olmak kritik önem arz ediyor.

Büyük veriyi parasallaştırmak suretiyle şirketler, kartopu etkisiyle büyüyor, ağ etkilerinden faydalanıyor, platformlar arası geçiş maliyetlerinin yüksekliğinden ötürü kullanıcıları kendi platformunda tutmayı başarıyor ve bu suretle tekelleşmiş şirketler doğuyor. Bu şirketlerin gerek finansal güçleri, gerek teknik ve beşeri kapasiteleri, gerekse gerçekleştirdikleri birleşme ve devralma stratejileri; dijital pazarlara önemli bir giriş engeli yaratıyor ve haliyle bu şirketler piyasadaki güçlü konumlarını uzun süre korumayı başarıyor.[13]

Görüldüğü üzere, platform ekonomilerinde, büyük veriden beslenen bir çark bulunuyor. Bu çarkın dönmesi ile yaratılan ekonomik değer çokça farklı parametre ile ölçümlenebilecek olsa da, veriyi parasallaştırmak suretiyle tekelleşen şirketlerin piyasa değerlerine bakarak, bunların, bugün dünyanın en değerli şirketlerinin büyük çoğunluğunu oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Nitekim 1980’li yılların en değerli şirketleri arasında IBM gibi teknoloji şirketlerinin yeri sınırlıyken Exxon Oil, Standard Oil, Shell, Texaco, DuPont, Mobil gibi telekom, petrol ve doğalgaz, kimya ve otomotiv şirketleri bu listede ağır basıyorken; 2000’li yıllara gelindiğinde Microsoft, Cisco, Nokia gibi teknoloji şirketlerinin bu listedeki ağırlığının arttığını, 2020’li yıllara gelindiğinde ise Apple, Microsoft, Alphabet, Meta, Amazon, Nvidia gibi şirketlerin dünyanın en değerli şirketleri olarak öne çıktığını söyleyebiliriz.[14]

Bu niteliksel incelemeyi, niceliği de katarak derinleştirecek olursak, yukarıda bahsi geçen teknoloji şirketlerinin Amerikan Doları bazında 2023 yılı pazar değerlerinin toplamının 13 trilyon Dolar civarında olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar i) bir ülkenin bir yılda ürettiği toplam çıktının değerini yansıtan gayri safi yurt içi hasıla ile ii) bir şirketin pazar değerini karşılaştırmak teknik anlamda tercih edilecek bir metot olmasa da, bu şirketlerin büyüklüğüne dair fikir sahibi olmak bakımından bu kıyaslamalar önemli: ABD’nin 2022 yılı gayri safi yurt içi hasılası yaklaşık 27,3 trilyon Dolar[15], Çin’in 2023 yılı  gayri safi yurt içi hasılası ise yaklaşık 17,8 trilyon Dolar.[16]

2021 yılı verilerine göre, sadece Apple’ın pazar değeri, dünyadaki ülkelerin %96’sının gayri safi yurt içi hasılasından yüksek. Apple’ın piyasa değeri ile geride bıraktığı ülkeler arasında İtalya, Brezilya, Kanada ve Rusya da bulunuyor. Bir başka açıdan bakacak olursak, Microsoft eğer bir ülke olsaydı, dünyanın en zengin onuncu ülkesi olarak listede yerini alacaktı.[17]

Dijital Piyasaların Regülasyonu

Bahse konu dev teknoloji şirketleri, kullanıcılara yenilikçi ve genellikle ücretsiz (parasal bedel talep etmeksizin) hizmetler sağlarken, diğer yandan da bu şirketler rekabeti kısıtlayabilecek davranışlarda bulunuyor. Ayrıca, veri temelli iş modelleri sayesinde topladıkları büyük miktarda veri, platformlara rakiplerinden çok daha üstün bir konum kazandırıyor ve şeffaf olmayan bir ekosistem oluşturabiliyor. Veri sahipliği, rakip şirketler bakımından piyasaya giriş engeli teşkil edebiliyor, tüketicilerin “ya sev, ya terk et” şeklinde bir pazarlama politikasına maruz kalmasına sebep olabiliyor.

Bu dinamikler, ilgili platformların yalnızca kendi pazarlarındaki hâkimiyetlerini güçlendirmekle kalmayıp komşu pazarlara da yayılmalarına olanak tanıyor. Ayrıca, platformların hâkim piyasa konumlarını kötüye kullanarak rakiplerin piyasaya girmesini ya da piyasada faaliyet göstermesini engellediği, rakiplerin veri erişimini sınırlandırdığı ve kullanıcıları kendi ekosistemlerine “kilitlediği” tartışmaları da gündeme geliyor. Bu yapısal sorunlar, dijital platformların pazar gücünün artmasına ve piyasada bir dengesizliğe yol açabiliyor.

İşte, teknoloji şirketlerinin dünyanın gayri safi hasılasının %24,3’üne denk geldiği bu ahval ve şerait içinde[18], pek çok devlet; sağlıklı bir rekabet ortamını temin edebilmek, şeffaf bir piyasa yapısını inşa edebilmek, bu dünya devlerine nazaran daha küçük ve orta ölçekli şirketlerin piyasadan dışlanmamasını, ekosistemdeki oyuncuların ve tüketicilerin sömürülmesinin önüne geçilmesini, kişisel verilerin korunmasını ve dezenformasyonun önlenmesini sağlayabilmek gibi amaçlarla, son on yıldır yoğun bir şekilde kendilerinden büyük bu dijital ekosistemleri belirli kurallar koymak ve bunları yaptırıma bağlamak suretiyle düzenleme çabasında.

Bahse konu düzenlemeler pek çok farklı hukuk alanında karşılık buluyor. Kişisel verilerin korunması, tüketicinin korunması, fikri mülkiyet hakları, rekabet hukuku, bilgi ve iletişim teknolojilerine dair sektörel mevzuat bu alanların başlıcaları. Ancak dijital piyasalardan bahsettiğimizde karşımıza çıkan en temel sorun tekelleşen bir şirketin piyasadaki rekabet ortamını bozan ve tüketicilere zarar veren davranışları oluyor ve bu davranışların önüne geçilmesi ve gerekli yaptırımların uygulanması noktasında ise ağırlıklı olarak rekabet hukuku devreye giriyor. Bu gibi davranışların rekabet hukukundaki karşılığı “hakim durumun kötüye kullanılması”. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesi ile hakim durumdaki bir şirketin bu hakim durumunu kötüye kullanması örneklendirilerek yasaklanıyor, bu örnekler elbette kanunda sayılanlarla sınırlı değil. Çünkü gerek rekabet otoriteleri, gerekse dev teknoloji şirketleri, hakim durumun kötüye kullanılması hallerini genişletmek noktasında epeyce yaratıcı. “Kendini kayırmak (self-preferencing)” suretiyle hakim durumu kötüye kullanmak, bu yeni zarar teorilerinden yalnızca biri.[19]

Türkiye’de Durum

Rekabet Kurumu, mevcut müdahale araçlarıyla; dijital pazarlardaki rekabet ihlallerini engellemek amacıyla pek çok büyük teknoloji şirketini incelemeye aldı.

Özellikle Google, Facebook (Meta), Yemek Sepeti, Booking.com, Sahibinden, Trendyol, Çiçeksepeti, Twitter (Elon Musk devralması) gibi dijital platformlar kapsamlı incelemeler geçirdi. Google hakkında açılan soruşturmalarda, şirketin hem Android işletim sistemi hem de Google Shopping gibi hizmetlerinde rakiplerini dışlayıcı uygulamalara başvurduğu tespit edildi. Facebook-WhatsApp kararında ise, WhatsApp kullanıcılarından veri paylaşımını zorunlu tutan uygulamalar nedeniyle Facebook’a yönelik bir dizi yaptırım kararı alındı. Ayrıca, Yemek Sepeti‘nin “en çok kayrılan müşteri” uygulamaları ve Booking.com‘un en iyi fiyat garantisi gibi uygulamaları da rekabeti sınırlayıcı bulunduğundan bu şirketler hakkında idari para cezaları uygulandı. Trendyol ise, pazaryerinde sahip olduğu veri ve mali gücü kullanarak rakiplerini dışlayıcı stratejiler uyguladığı gerekçesiyle incelemeye alındı.[20] Bu çerçevede mevcut rekabet hukuku araçlarıyla Rekabet Kurumunun dijital piyasaları yakın mercek altına aldığı ortada.

Öncül (ex ante) düzenlemeler tarafında ise, Avrupa Birliğinde uzun süren tartışmalar ve yasa çalışmaları sonucunda, öncül nitelik arz eden Dijital Piyasalar Yasası’nın Mayıs 2023 itibarıyla uygulanabilir hale gelmesiyle[21], ülkemizde de Avrupa Birliği düzenlemeleri örnek alınarak yürütülen bir yasa çalışması yapıldı. Mevcut rekabet kanununu değiştirecek şekilde kurgulanan bu yasa çalışması, 2023 yılı ortalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşüne açıldı. Ülkemizde ilgili taslağın yasalaşıp yasalaşmayacağı merak konusu. Bu süreçte, dijital piyasaların regülasyonuna dair Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları, süreçleri, ikincil düzenlemeleri ve eşik bekçisi olarak atanan dev teknoloji şirketlerinin regülasyon sonrası piyasa davranışlarını takip etmekte fayda var.

Kaynakça

[1] Gamze Aşçıoğlu Öz, Avrupa Bı̇rlı̇ğı̇nde Dı̇jı̇tal Pı̇yasa ve Hı̇zmetlerı̇n Düzenlenmesı̇ne İlı̇şkı̇n Güncel Gelı̇şmeler ve Yansımaları, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi Cilt:22, No:2 (Yıl: 2023), s. 427-475.

[2] A.g.e, s. 428.

[3] Shoshana Zuboff, Surveillance Capitalism and the Challenge of Collective Action, International Journal of Communication, Vol. 14, 2020; Andrew Selbst, Surveillance Capitalism and the Law: The Implications of Shoshana Zuboff’s The Age of Surveillance Capitalism Harvard Law Review, Vol. 133, 2020.

[4]  https://www.economist.com/leaders/2017/05/06/ the-worlds-most-valuable-resource-is-no-longer-oil-but-data , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[5]  Örnek bir veri komisyoncuları (data brokers) listesine erişmek için lütfen bkz. https://privacyrights.org/data-brokers , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[6]  https://www.forbes.com/sites/bernardmarr/2022/09/28/ the-importance-of-data-literacy-and-data-storytelling/ , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[7]  https://www.weforum.org/agenda/2019/04/how-much-data-is-generated-each-day-cf4bddf29f/ , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[8]  https://www.weforum.org/agenda/2018/02/fitbit-analyzed-data-on-6-billion-nights-of-sleep-with-fascinating-results/ , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[9]  https://aasm.org/fitbit-scientists-reveal-results-analysis-6-billion-nights-sleep-data/ , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[10]  https://blog.google/products/platforms-devices/fitbit-acquisition/ , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[11]  https://ec.europa.eu/commission/presscorner/ detail/en/ip_20_2484 , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[12]  https://www.weforum.org/agenda/2019/04/how-much-data-is-generated-each-day-cf4bddf29f/ , Erişim tarihi: 25.09.2024.

[13]  Çiğdem Gizem Okkaoğlu, Yoğunlaşma Kontrolünde Büyük Veri, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri, 2020, https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/uzmanlik-tezleri/05-cigdem-gizem-okka-tez-20200923173802835-pdf .

[14]  https://www.investmentnews.com/equities/news/ only-one-of-the-worlds-biggest-firms-of-2000-is-still-in-the-top-10-today-243474 , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[15]  https://data.worldbank.org/indicator/ NY.GDP.MKTP.CD?locations=US , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[16]  https://tradingeconomics.com/china/gdp , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[17]  Oxford Economics with Huawei: Digital Spillover. Measuring the true impact of the digital economy (2024), https://www.huawei.com/minisite/gci/en/digital-spillover/files/gci_digital_spillover.pdf , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[18]  https://competitionpolicy.ac.uk/blog/the-legal-definition-of-self-preferencing-too-narrow-too-broad-or-both/ , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[19]  https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/dijital-piyasalar-calisma-metni.pdf , s. 7-16, Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[20]  https://www.visualcapitalist.com/the-tech-giants-worth-compared-economies-countries/#google_vignette , Erişim Tarihi: 25.09.2024.

[21]  https://digital-markets-act.ec.europa.eu/about-dma_en , Erişim Tarihi: 25.09.2024.