Ekonomik Büyümemiz Hakkında Yanılsamalar ve Gerçekler

Türkiye’nin özellikle son iki senedir içerisinden geçtiği ekonomik koşullar, ekonomi yönetimi konusunda olumsuz yorumların artmasına sebep olmuş durumda.

Türkiye’nin özellikle son iki senedir içerisinden geçtiği ekonomik koşullar, ekonomi yönetimi konusunda olumsuz yorumların artmasına sebep olmuş durumda. Artan bu yorumlara karşılık toplumun önemli bir kesimi özellikle 2000’lerin başından itibaren belirli bir döneme kadar Türkiye’de ekonominin son derece başarılı yönetildiğini düşünüyor. Verilere dayalı olarak yapılan uluslararası karşılaştırmalar, söz konusu dönem de dahil olmak üzere, 2000-2023 arasında Türkiye’nin ortalama bir performans sergilediğini ve bu performansın küresel trend ekseninde geliştiğini gösteriyor.

Konuya dair genel bir bakış açısı vermek gerekirse, Grafik 1, seçili ülkelerin kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYH) zaman içerisindeki değişimini göstermektedir. Kişi başına düşen GSYH’deki büyüme, ekonomik büyümenin ve refah artışının ölçütlerinden biri olarak kabul edilir ve farklı büyüklükteki ekonomileri kıyaslama imkanı verir. İlgili grafiğin en dikkat çekici kısmı, seçili üç ülkenin kişi başına düşen GSYH’si arasındaki özellikle 2000’den sonra ortaya çıkan korelasyondur. Üç ülkenin de ilgili verisi 2000’den sonra artış trendine girerek 2012-13 dönemine kadar artmış ve o zamana kadarki en yüksek değerine ulaşmıştır. Sonrasında üç ülke için de düşüş trendine girmiş, İran ve Türkiye 2020’ye kadar düşüşünü sürdürürken Rusya aynı dönemde dalgalı bir seyir izlemiştir. Üç ülke de 2020’den sonra tekrardan artış trendine girmiştir.

Farklı ülkelerin ekonomilerinin birbirine yakın dönemlerde aynı tepkileri vermesi Türkiye’nin 2000’den sonra yakalamış olduğu ekonomik ivmenin kaynağını sorgulatacak cinstendir. Ülkemizin 2000’den sonra yakalamış olduğu ekonomik büyüme küresel gelişmelerin bir yansıması mıdır, yoksa yerelde yöneticilerimizin uygulamaya koyduğu doğru politikaların bir neticesi midir?

Grafik 1.

Kaynak: Dünya Bankası

Türkiye’nin ekonomisinin özellikle 2000’den sonra hızlı bir büyüme kaydettiği gerçek. Dünya Bankası verilerine göre 2000 senesinde 4.278 Amerikan Doları olan kişi başına GSYH, 2023 sonu itibarıyla 12.985 Amerikan Doları’na çıkmış durumda. Ne var ki, bu haliyle ele alındığında son derece başarılı gibi gözüken tablo karşılaştırma yapmaya başladığımızda ihtişamını kaybetmeye başlıyor. Örnek olarak, aynı dönemde dünya ortalamasında da GSYH 5.517 Amerikan Doları’ndan 12.743 Amerikan Doları’na çıkmış. 2000 senesinde ve öncesinde ne oldu da dünya genelinde ekonomik göstergelerde böyle bir trend gözlendi, bu başka bir yazının konusu. Ancak bu görüntüsüyle Türkiye, dünya ortalamasından sadece burun farkıyla daha iyi performans sergilemiş duruyor.

Türkiye’nin ekonomik performansını daha iyi değerlendirebilmek adına dünya geneliyle karşılaştırma yapmaktansa daha spesifik ülkeler seçelim. Bu konuda Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına başvurabiliriz, zira Dünya Bankası ülkeleri gelir düzeylerine göre sınıflandırıyor. Bu şekilde inceleme konusu olan dönemde Türkiye’nin benzer gelir düzeyindeki ekonomilere göre nasıl performans sergilediğini görebiliriz. Grafik 2, ülkelerin 2000 senesinde gelir düzeyine göre bulundukları kategoriyi göstermektedir. Söz konusu verilere göre 2000 senesinde Türkiye dahil toplamda 37 ülke orta-üst gelir grubunda bulunmaktadır.[1] Belirli kısıtlardan dolayı 37 ülkeden sadece 22 tanesi bu yazıdaki analizlere konu edilmiştir.[2]

Grafik 2.

Kaynak: Dünya Bankası

Analize dahil edilen ülkeler 2000-2023 arası dönemde kişi başına düşen GSYH’deki büyüme oranlarına göre sıralamaya tabi tutulmuştur. Türkiye, söz konusu dönemde yakaladığı %203’lük büyüme oranıyla 22 ülke arasında 12.sırada yer almıştır. Estonya %632’lik büyüme oranıyla listenin birinci sırasında yer alırken onu sırasıyla Çekya (%404), Polonya (%391) ve Macaristan (%378) takip etmiştir. Aynı dönemde Türkiye hariç geri kalan 21 ülkenin GSYH büyüme oranı %216 olarak gerçekleşmiştir. Bu orana göre Türkiye yakaladığı ekonomik büyümeye rağmen kendi ligindeki ülkelere kıyasla ortalamanın altında bir performans sergilemiştir. Grafik 3, 2000-2023 arası dönemde Türkiye ve diğer 21 ülkenin ortalama GSYH’deki değişimini vermektedir. İlgili grafik göstermektedir ki, özellikle 2017’de başlayan negatif ayrışmaya karşılık Türkiye, ekonominin çok başarılı yönetildiğinin iddia edildiği dönemlerde bile kendi kategorisindeki ülkelerin ortalama büyümesinden ayrışamamıştır.

Grafik 3.

Kaynak: Dünya Bankası

Grafik 4, ülkeleri 2023 verilerine dayanarak gelir gruplarına göre yansıtmaktadır. Grafik 2’yle karşılaştırmalı olarak bakılırsa görülecektir ki, 2000 senesinde Türkiye ile aynı kategoride yer alan bir dizi ülke bir üst gelir grubuna geçebilmiştir. Bununla beraber dikkatli bakılacak olursa 2000-2023 arası dönemde özellikle Türkiye’nin yakın coğrafyasında (Kafkaslar, Balkanlar, Baltık Ülkeleri) yer alan devletlerin bir çoğunun bulundukları gelir grubundan bir üst gelir grubuna geçtiği görülmektedir.

Grafik 4.

Kaynak: Dünya Bankası

Yansıtılan verilere ve analizlere bakıldığında Türkiye, küresel ölçekte ortaya çıkan ekonomik iyileşmeden orta-üst gelir grubuna mensup ülkelerin ortalaması kadar faydalanabilmiştir. Dünyada ortalama GSYH önemli bir artış trendine girmişken Türkiye’nin GSYH’si de önemli ölçüde artmış, ancak bu artış orta-üst gelir grubuna mensup ülkelerdeki ortalama artışı kadar gerçekleşebilmiştir. Dolayısıyla ülkelerin performanslarını tek başına değerlendirmek yerine kıyas yapmak her zaman daha gerçekçi sonuçlar verecektir. Söz konusu analizlere karşılık küresel trendden ayrılan ve kalkınmada başarılı örnekler olarak gösterilen ülkelere yönelik bir karşılaştırma ortaya koymak farkın anlaşılmasında önemli rol oynayabilir.

ABD, 1960’dan beri dünyanın en büyük ekonomisi olma özelliğini sürdürüyor. Dolayısıyla Amerika’nın kişi başına düşen GSYH’sini kendisine bölelim ve Amerika’yı bir yarışta hep birinci konumda tutalım. Sonrasında seçili ülkelerin kişi başına düşen GSYH’lerini Amerika’nın kişi başına düşen GSYH’sine bölerek söz konusu ülkelerin zaman içerisinde Amerikan ekonomisine kıyasla nasıl bir performans sergilediğine bakalım. Grafik 5, söz konusu işlemler neticesinde ortaya çıkan grafiği göstermektedir.

Görülebileceği üzere seçili 6 ülkeden 5’I 1960 senesi itibarıyla Amerikan ekonomisine kıyasla neredeyse aynı konumdadır. Buna karşılık akademik literatürde kalkınma alanında başarılı olarak gösterilen iki ülke, Singapur ve Güney Kore zamanla diğer ülkelerden ayrışmaya başlamıştır. Onları bağımsızlığını geç kazanan Estonya takip etmektedir. Buna karşılık uzun süredir aynı gelir düzeyinde yer alan ülkeler Türkiye, Brezilya ve Malezya ekonomileri Amerikan ekonomisine kıyasla aynı performansı sergilemiş ve 2023 itibarıyla neredeyse 1960’lardaki seviyesine geri dönmüştür.

Grafik 5.

Kaynak: Dünya Bankası

Yukarıda yer verilen analizler ve incelemeler göstermektedir ki, ülkemizde ekonomi yönetimine atfedilen başarının önemli bir bölümü küresel gelişmelerin ülkemize olan yansımalarıdır. Türkiye’deki kişi başına düşen GSYH’deki artış, dünyadaki trende paralel şekilde gerçekleşmiştir. Bunun yanında Türkiye, Dünya Bankası sınıflamasına göre aynı gelir grubundaki ülkelere son derece benzer bir performans sergilemiştir. Sonuç olarak Türkiye, geçmişine kıyasla yaşanan gelir artışına karşın küresel kıyaslamada herhangi bir iyileşme gösterememiş, sadece dünya genelinde yaşanan refah artışından ve ekonomik iyileşmeden payına düşeni alabilmiştir.

Kaynakça

[1] Amerikan Samoası, Antigua ve Barbuda, Arjantin, Bahreyn, Botsvana, Brezilya, Şili, Kosta Rika, Hırvatistan, Çekya, Dominika, Estonya, Gabon, Grenada, Macaristan, Man Adası, Kore Cumhuriyeti Lübnan, Libya, Malezya, Mauritius, Meksika, Umman, Palau, Panama, Polonya, Porto Riko, Suudi Arabistan, Seyşeller, Slovak Cumhuriyeti, Güney Afrika, St. Kitts ve Nevis, St. Lucia, Trinidad ve Tobago, Türkiye, Uruguay, Venezuela

[2] Bu ülkelerden Venezuela, Libya ve Lübnan 2000 sonrasında yaşadıkları siyasal çalkantılar ve veri eksikliği gibi sebeplerden dolayı bu yazıdaki analizlerin dışında tutulmuştur. Yine listede yer alan bazı ada ülkeleri kıyaslamaya uygun olmadıkları gerekçesiyle analize dahil edilmemiştir. Sonuç olarak listede yer alan 22 ülkenin verileri kullanılarak analizler yapılmıştır.