Hangi Kürtler ?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma bir süredir kamuoyunda dillendirilen II. Çözüm Süreci iddialarını harlamakla kalmadı, varlığı ara ara tartışılan Kürt Sorunu’na ve 40 senedir tartışmasız bir biçimde varlığını sürdüren PKK terör örgütüne dair bir kakafoniyi de beraberinde getirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim tarihinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma bir süredir kamuoyunda dillendirilen II. Çözüm Süreci iddialarını harlamakla kalmadı, varlığı ara ara tartışılan Kürt Sorunu’na ve 40 senedir tartışmasız bir biçimde varlığını sürdüren PKK terör örgütüne dair bir kakafoniyi de beraberinde getirdi. Medyada ve siyaset dünyasında tartışmaların hayli hızlı bir şekilde devam ettiği sürece dair ortaya konabilecek en önemli tabir, bilinmezlik olabilir. Amberin Zaman’ın Kandil’deki kaynaklarına, Rasim Ozan Kütahyalı’nın Devlet’teki kaynaklarına dayandırarak spekülasyonlar yaptığı bu sürece dair kamuoyu algısını en hızlı şekilde ölçen kurum Toplum Çalışmaları Enstitüsü oldu. Enstitü’nün yayınladığı Terör ve Açılım raporuna göre kamuoyunun bu sürecin ve bu sürece dair MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaptığı açıklamaların çok yüksek oranlarla karşısında olduğunu söylemek mümkün. Apo’dan başlayan, Edirne’yi ve Kandil’i es geçerek DEM Parti Grubu’nda sonuçlanan bir sürece alternatif olarak muhalefetin ortaya koyduğu DEM Parti’yi ve Edirne’yi muhatap alarak Kürt Sorunu’na çözüm bulunmasını merkeze alan bir süreç var gündemimizde.

Türkiye’nin en köklü ve en büyük siyasi partileri var olan “sorun” hakkında Abdullah Öcalan ile Selahattin Demirtaş veya Kandil ile DEM Parti arasında muhatap seçmekle uğraşıyorlar. Onlar devam ededursun, Terör ve Açılım Raporu’nun ortaya koyduğu verilerden yola çıkarak bir soru sormanın ve bu sorunun cevabını aramanın mevzubahis süreçler karşısında bizlerin ödevi olduğu kanaatindeyim. Bu soru bizlere Kürt sorununun varlığını veya yokluğunu, varlığı durumunda muhatabın kim olabileceğini, Kürtlerle bir arada yaşadığımız ülkemizin geleceğine dair bulunacağımız tasarrufları ve eğer bir anlaşmazlık varsa kimlerle hangi noktada anlaşabileceğimiz meselelerini ortaya çıkaracak bir anahtar niteliğinde bana kalırsa. Çocukluğumuzdan itibaren birçok kamuoyu araştırmasında Türkiye’nin en önemli sorunları sorulurken birinci sorun olma özelliğini kaptırmayan terör sorununa bir çözüm kapısı aralayacak belki de. Sorumuz basit: Kim bu Kürtler?

Türkiye’de, özellikle metropollerde, batıda geniş kitlelerin Kürtlerle şahsen tanışması sanıyorum köyden kentlere, kentlerden büyükşehirlere olan göçün hızlandığı dönemlerde olmuştur. 1970’li yıllarda Kürt Sorunu’na değinen sol yayın ve söylemlerle bir sorun olduğuna dair oluşan algının zirvesinin ise 1984 yılından itibaren birçok kanlı eyleme imza atan PKK Terör Örgütü’nün eylemleri olduğunu söylemek, sanıyorum mümkün. O günlerden beri Kürt olmayanlar Kürtlerin kanlı bir terör örgütüne sempati duyup duymadığı şüphesini taşımakla mükellefken, Kürtler de kendilerinin terörü desteklemediğini izah etmek zorunluluğunu taşıyor. O günlerden beri Kürt denince Türkiye’de herkesin aşması gereken birinci çağrışım kan, terör, gözyaşı gibi kelimelerle ifade edilebiliyor.

Ortada bir terör örgütü var ve bu örgüt Kürtler adına eylem yaptığını, hedefinin dört parçalı Kürdistan’ı kurmak olduğunu iddia ediyor, Kürtleri sindirmek, Kürtlere baskı kurmak, Kürtlerin malını, mülkünü, hayvanını, çocuğunu gasp ederek onlara birtakım vaatlerde bulunuyor, Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerde kamu görevlilerini ve onlara yardım eden Kürtleri öldürüyor. Biz de ortada olan bu vahim tabloyu engellemek için Kürt veya değil bakmaksızın insan öldüren örgütü muhatap almayı tartışıyor, bu örgütün hiyerarşisi içinde yer alan kimselerden kendi meşrebimize göre muhatap seçiyoruz. Şu soruyu sormuyoruz: Kim bu Kürtler?

Genel itibariyle tartışmadan kabul ettiğimiz bir hakikat var: Kürtler diye birileri var, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlukla yaşıyorlar. Sayıları Paris’teki Kürt Enstitüsü’ne göre 40, CHP Genel Başkanı Sayın Özel’e göre 26, sosyal medyadaki Kürtçülere göre 20 milyon dolaylarında. Bu insanların istisnasız bir biçimde Türkiye’de bir Kürt Sorunu olduğuna, bu sorunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ayrıştırıcı ve ihmal edici politikalarına dayandığına ve bunun çözümünün özerklik, federasyon, ayrılıkçılık gibi alternatiflere dayandığına ve bu sorunda çözümün muhakkak PKK veya KCK terör örgütü hiyerarşisinde yer alan teröristlerin muhatap alınmasıyla bulunacağına inandıklarını düşünüyoruz.

Öyleyse, İstiklal Marşı’nı duyduğunda “hazır ol”da marş bitene kadar bekleyen 9 yaşındaki Yiğit Eymen’i, Ankara’ya deplasmana geldiğinde Anıtkabir’i ziyaret eden Batman Petrolspor taraftar grubunu, Tatvan’da direğe bağlanıp şehit edilen Köy Korucusu Nihat Çaprak’ı, HDP il başkanlığı önünde yıllarca evlatlarını teslim etmesi için terör örgütüne meydan okuyan Diyarbakır annelerini, şehit cenazesinde PKK’ya Kürtçe lanet okuyan şehit yakınlarını, 29 Ekim kutlamalarında birbirinden güzel görüntüleri ortaya çıkaran Şırnaklı çocukları nereye koyuyoruz? Madem Kürtlere dair bir şey konuşurken Kürtlerin temsilcisi olarak PKK’lıları kabul edeceğiz, kim bu PKK’ya direnen, Türk Milleti’nin bütünlüğünden, milli değerlerinden ve Cumhuriyet’ten yana taraf olan Kürtler?

Bu sorunun cevabının, birçok önemli soruda olduğu gibi verilerde olduğuna inanıyorum. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün Terör ve Açılım raporu da incelemeyi çok sevdiğim başka bir raporla birleşince bana gerekli verileri sağlıyor açıkçası. “Kürtler ne istiyor?”, “Kürtler ne düşünüyor?” sorusuna yanıt aramak için incelediğim en önemli raporlardan birisi de Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi’nin 2023 sonunda açıkladığı bir rapor idi.[1]

Kürtlerin kim olduğunu tanımlarken bir sayı koymak lazım geliyor öncelikle. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün “Terör ve Açılım” raporunda Anadil sorusuyla ölçülen bir etnik köken sorusu var. Buna göre Türkiye’de yaşayan Kürt sayısı yaklaşık 11 milyon çıkıyor. 2014’te Metropoll’ün yaptığı Türkiye’nin Nabzı araştırması da Kürtlerin toplam nüfusa oranının %13 olduğunu belirtiyor.[2] 2010 yılında Konda’nın yaptığı Biz Kimiz araştırmasında da sonuç benzer; Türkiye’nin %13’ü Kürt.[3] Bu oranlar hayli tutarlı ve anlaşılabilir. Anlaşılmayan şey ise Türkiye’nin en köklü siyasi partisinin genel başkanının telaffuz ettiği 26 milyon Kürt ifadesi. En baştan en temelden, sorunların çözümüne dair ciddiyetsizliğin en güzel göstergesi bu ifade olsa gerek. Henüz ülkede yaşayan Kürt sayısını bilmiyorken, sorunlarını, taleplerini, çözüm önerilerini bilmesini nasıl bekleyebiliriz değil mi yetkililerin?

Peki, Türkiye’de toplam nüfusa oranının %13 olduğu sonucuna eriştiğimiz Kürtler, Kürt sorunu konusunda ne düşünüyorlar? Kürt Çalışmaları Merkezi’nin araştırmasına göre Kürt sorunu olduğunu düşünenler Kürtlerin %51,5’i. Bu düşük bir oran değil, lakin “Sizce Kürt sorunu var mı?” sorusuna “Evet, var.” demeyen %48,5’lik bir oran da düşük bir oran değil.

Kürt sorununun varlığı halinde, kaynağının ne olduğu sorulduğunda da yaklaşık %50’lik oran korunuyor. Aynı araştırmada Kürt sorununun kaynağı sorusuna Kürt kimliğinin tanınmaması ve devletin Kürtlere ayrımcılık yapması cevabını verenlerin oranı sırasıyla %51,6 ve %49,6. 2009 yılında SETA Vakfı’nın Pollmark’a yaptırdığı Türkiye’nin Kürt Sorunu Algısı araştırmasında da Kürtler’e Kürt sorununun kaynağı sorulmuş. Bu soruya verilen yanıtlar da aşağıdaki şekilde. Buna göre Kürt sorununun en önemli kaynağını ayrımcılık ve devlet politikaları olarak belirtenlerin oranı Kürtler içerisinde %46,2.[4] Kürt Araştırmaları Merkezi’nin raporunda Kürtlerin sorunlarına ve taleplerine dair verdikleri yanıtlarda da Kürtlerin tam ortadan ikiye ayrıldığı tespitini yapmak mümkün.

Kürtlerin sayısı ve Kürtlerin Kürt sorununa dair yaklaşımları çeşitli kamuoyu araştırmalarında benzer oranlarda çıkıyor tespitini yaptıktan sonra, daha farklı bir soru daha yöneltmek gerekmektedir. Kürtlerden söz ederken, Kürtlere dair bir yol haritası geliştirirken kimi muhatap alacağız? Kürtlerin temsilcisi kim? 2009 yılında yapılan SETA araştırmasında DTP’nin tüm Kürtlerin temsilcisi olduğunu düşünen Kürtlerin oranı %46,4 iken Abdullah Öcalan ve PKK’nın tüm Kürtlerin temsilcisi olduğunu düşünen Kürtlerin oranı %38,1. Kürt Çalışmaları Merkezi’nin 2021 yılında yayınladığı Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması’nda Kürtlerin en beğendiği siyasetçi olan Selahattin Demirtaş’a yakınlık oranı ise %45.[5] Elbette Abdullah Öcalan bu araştırmada yer almıyor ancak 2009 yılındaki anketten yola çıkarak bu oranın %45’ten düşük olduğunu tahmin etmek mümkün.

Bütün bu araştırmalara değindikten sonra Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün Terör ve Açılım Raporu’ndan çıkarılabilecek sonuçları irdelemek gerektiği kanaatindeyim. Zira raporda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrının ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Kürtlere devlet sahibi olma vaatlerine kamuoyunun verdiği tepki ölçülürken anadili Kürtçe olanların cevapları da ayrıca belirtilmiş. Rapor göre Bahçeli’nin ve Özel’in çağrılarına destek veren Kürtler bütün Kürtlerin yarısını oluşturuyor. Bu oran, Kürt Çalışmaları Merkezi’nin raporunda Kürt olduğu için ayrımcılığa uğradığını (%58), Kürtlerle Türklerin devlet nezdinde eşit olmadığını düşündüğünü (%52), kendisini ülkeye ait hissetmediğini (%42) söyleyenlerin oranlarıyla hayli benzeşiyor. Yukarıda belirtilen Kürt sorununun var olduğunu ve bu sorunun temelinde devletin uygulamalarının olduğunu düşünenlerin oranlarıyla da benzer olduğunu söylemek mümkün.

İlginç şekilde Enstitü’nün araştırmasında Abdullah Öcalan’a ne olmalı sorusuna verilen “Serbest bırakılmalı” ve “Ev hapsine alınmalı” cevapları da anadili Kürtçe olanlar arasında %48,6’lık bir orana sahip.

Araştırmada Kürtlerin Türklerle eşit hak ve özgürlüklere sahip olup olmadığı sorusuna verilen yanıtlarda da anadil kırılımı verilmiş durumda. Bu soruya “Hayır, sahip değil” cevabı veren Kürtlerin oranı da %50,5 olarak paylaşılmış. Bu Pazar seçim olsa DEM Parti’ye oy verecek Kürtlerin oranı da %49,5 olarak tespit edilmiş.

Bütün bu raporlar, araştırmalar ve en nihayetinde Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün son ve güncel çalışmasından çıkarılacak sonuç bence bellidir. Türkiye’de siyaset kurumu Kürt meselesi deyince büyük bir ciddiyetsizlik ve ilkesizlik sarmalında. Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sayısından sorunlarına, çözüm önerilerinden temsilcilerine kadar birçok konuda veriden uzak, akıl ve mantıktan yoksun, ezberlere dayalı bir şekilde değerlendirmeler yaparak Türkiye’nin en önemli meselelerinden birine çözüm bulacağı yanılsaması içinde. Oysa milli birliğimiz açısından bu denli önemli olan mesele ciddiyete ve mümkün olduğunca veriye dayanarak konuşmayı gerektirmekte. Araştırmaların ortaya koyduğu veriler ortada; bugün iktidarın gündeminin peşine takılan siyaset kurumunun Kürt deyince aklımıza gelmesini beklediği profil Kürtlerin %50’sini ancak karşılıyor.

Bu durumun ise en fazla Kürtlerin devlet nezdinde Türklerle eşit olduğunu, Kürt sorununun temelinde devletin uygulamalarının bulunmadığını, temsilci olarak DEM Parti’yi ve PKK’yı belirlemediğini düşünen Kürtleri incittiğini düşünmek mümkün. Zira bugüne kadar terör örgütüne olan mesafesini korumuş, bu tutumu yüzünden birçok bedel ödemiş olan Kürtlere senin temsilcin Abdullah Öcalan’dır, PKK’dır, KCK’dır, Demirtaş’tır veya DEM Parti’dir demenin Kürtlerin devlete olan inancını ve güvenini sarsacağından hiç şüphem yok.

Kaynakça

[1] Kürt Meselesi: Algılar, Beklentiler ve Tutumlar Raporu, Kürt Çalışmaları Merkezi, Aralık 2023, https://kurdish-studies.org/yayinlar/kurt-meselesi-algilar-beklentiler-ve-tutumlar/

[2] Türkiye’nin Nabzı Kasım 2014 “Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu”, Metropoll Araştırma, Kasım 2014, https://www.metropoll.com.tr/arastirmalar/siyasi-arastirma-9/1775

[3] Kürt Meselesinde Algılar ve Beklentiler Araştırması, KONDA Araştırma, Mayıs 2011, https://konda.com.tr/uploads/2011-06-konda-kurt-meselesinde-algi-ve-beklentiler-93361aebf2db15700407f792ebbafb54eddfc39c31f4b1a67019f5e44038ede3.pdf

[4] Türkiye’nin Kürt Sorunu Algısı, Siyasi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı, 2009, https://file.setav.org/Files/Pdf/20130109171358_turkiyenin-kurt-sorunu-algisi.pdf

[5] Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması ’21, Kürt Çalışmaları Merkezi, 2021, https://kurdish-studies.org/yayinlar/degerlervetutumlar/