HTŞ’nin Dönüşümü: Colani’den Ahmed el Şara’ya

HTŞ kendi radikallerini kusabilme ve istediği grupları yutabilme kabiliyetine sahip bir örgüt olarak “devlete” evrilme aşamasında. Bu evrimi başarıp başaramayacağını önümüzdeki süreçte hep beraber göreceğiz.

Cihadın küreselleşmesi son kırk yıldır farklı aşamalarda ilerlemiştir. El Kaide ile başlayan Küresel Cihad Hareketi kendi içinde birbirinden farklı tecrübeler yaşadı. El Kaide Afganistan’da vatan savunması anlamına gelen savunma cihadını terk etmiş “bulduğun yerde yok et!” şeklinde özetlenebilen saldırı cihadına geçmişti. Yeryüzünün her yerini cihad sahası haline getirirken örgütlere de sürekli savaş diyebileceğimiz oldukça maliyetli bir görev yüklemişti. Bu öğreti özellikle topraklarını yabancı güçlerden temizlemek ve kendi inançlarına göre bir devlet kurmak isteyen milliyetçi örgütleri de oldukça sıkıntıya soktu. Sözgelimi Afganistan’daki Taliban, El Kaide’nin bu saldırı doktrini yüzünden 2001’de iktidarından oldu ve yaklaşık 20 yıl yeniden iktidara gelebilmek için mücadele etmek zorunda kaldı. Suriye’de de durum bundan farklı olmadı. 2011’de Suriye iç savaşı başladığında iki cephe oluştu: Özgür Suriye Ordusu ve El Kaide Ailesi. El Kaide Ailesi küresel cihad doktrini benimseyen ilk örgütünü Nusra Cephesi (NC) olarak kurdu. Irak El Kaidesi’nin bir kolu olarak kurulan Nusra Cephesi bir süre sonra Irak El Kaidesi’nin Irak Şam İslam Devleti’ne dönüşmesi ve kendi üzerinde baskı kurmaya çalışması sonucu El Kaide’nin ana merkezine bağlılığını biatla taçlandırdı. Böylece Suriye içinde üç cephe oluşmuş oldu: Özgür Suriye Ordusu, El Kaide Ailesi ve IŞID.

IŞID, El Kaide’nin küresel cihad doktrininin sınırlarını o kadar zorladı ki; etrafında olan her örgütü yutmaya ve şiddeti tüm Avrupa’ya yaymaya başladı. Daha Musul’u ele geçirip sözde hilafetini ilan etmeden 24 Mayıs 2014’te Brüksel’deki Yahudi Müzesi’ne düzenlenen silahlı saldırıda dört kişi yaşamını yitirmişti. 29 Haziran 2014 tarihinde Musul’da halifeliğini ilan etmesiyle de IŞID ve Lideri Ebu Bekir el Bağdadi kendi dışındaki tüm örgütlere karşı bir üstünlük elde ederek onlardan kendisine bağlılık göstermelerini talep etti. Esad’ı devirip Suriye’yi kurtarmak için yola çıkan Colani ve diğer örgütler birdenbire kendilerini tüm dünyaya karşı savaş ilan etmiş bir konumda buldular. Bu Suriye merkezli bir yerel cihadı hedefleyen Nusra’yı ve lideri Colani’yi yeni arayışlara itti. Bu yazı, Nusra’dan Tahriru Cephe el-Şam’a, örgütün nasıl ve neden değiştiğini ve Ahmed el Şara’ya evirilen Colani’nin Esad’ı devirmeye varan yol hikayesini anlamaya yönelik bir çaba olarak okunmalıdır. İçinde Colani’nin liderliği kadar onu bu yola iten fırsatları, çatışmayı yöneten ülkelerin değişen konjonktürel durumlarını da bulacaksınız.

El-Nusra

Nusra ilk olarak 23 Ocak 2012 tarihinde Suriye’de Irak El Kaide’si olarak bilinen Irak İslam Devleti’ne bağlı olarak kurulmuştur. Irak İslam Devleti, Irak Şam İslam Devleti adını alınca (IŞID) Colani’nin, 2013 yılında El Zevahiri’ye doğrudan bağlılık yemini ederek IŞİD’den ayrıldığını duyurmasıyla El Kaide ile bağı tescillenmiş oldu. Burada El Kaide’ye bağlılığın emir komuta hiyerarşisine bağlılık olmaktan daha ziyade markalaşmayla ilgili olduğunu hatırda tutmalıyız.  Bu yüzden 2015 Temmuz’da ilk sayısı çıkan El Risala adlı dergisinde Tevhid Bayrağı’nın altında Şam Vilayeti Tanzimu’l-Kaide Nusra Cephesi yazmaktadır. Nusra dönemi Colani için El Kaide ideolojisini de taşıdığı bir dönem olarak kabul edilmelidir. Bu dönemde Cihatçı Selefi ideolojinin inançlarına bağlı olarak ele geçirdikleri bölgelerdeki türbelere tahripkâr, tasavvufi yapılara karşı oldukça sert davrandı.

Deyr ez- Zor’daki Ermeni kilisesinin bombalanması, Suriye’nin güneyindeki Nawa’da on üçüncü yüzyıldan kalma İmam Nevevi türbesinin yıkılması[1] ve Eski Halep’teki Şeyh Muhammed Hatat türbesinin yıkılması bu sert ve katı ideolojinin sahaya yansıması olarak okunabilir.[2] Televizyonda yayınlanan bir röportajda Colani, Alevileri rejime siyasi destek vermekle suçlarken aynı zamanda teolojik inançlarını da değiştirmeleri gerektiğinde ısrar etti.[3] Zira Dürzi yerleşim yeri olan Cebel Summak üzerinde hakimiyeti el geçirince, Nusra Cephesi’nin bölgedeki emiri Ebu Abdurrahman el-Tunusî, örneğin bazı türbelerin hala varlığını sürdürdüğünü fark etti. Bunun üzerine, Ocak 2015’te köy temsilcilerinden, türbeleri yok etme, özellikle gençlere odaklanarak İslam’ı öğretme ve kadınların giyimi ve cinsiyet karışımı vb. konulardaki şeriat kurallarına uyma konusunda açık bir taahhüt içeren ikinci bir Dürzi inancından vazgeçme bildirisi yayınlamalarını istedi. Bu, Kaftin’deki Şeyh İzzeddin ve Şeyh Ebu Salah türbeleri gibi kalan türbelerin yıkılmasına yol açtı. Dolayısıyla El Nusra sadece El Kaide’ye bağlı değildi aynı zamanda El Kaide’nin radikal selefi ideolojisine de bağlıydı ve uygulamalarda bunu açıkça gösteriyordu. Peki o halde neden El Kaide’den ayrılma ihtiyacı duydu?

Nusra El Kaide’yi Neden Reddetti?

Bu konudaki en temel nedenlerden birisi IŞID’in ortaya çıkışıyla birlikte sahada hızla büyümesi ve dünya gündeminin baş sırasına yerleşmesiydi. IŞID uyguladığı aşırı şiddet pornografisi (canlı infazlar) ve radikal selefi tekfirci ideolojisi ile hem uluslararası şimşekleri üstüne çekmişti hem de sahada farklı grupları tekfir ederek onlarla çatışmaya girmeye başlamıştı. Colani El Kaide’ye bağlı kaldıkça sahadaki maliyetlerinin artacağını düşünmüş olmalı. IŞID ile rekabet şiddet gösterisi üzerinden olmazdı. Colani öngörüleri yüksek ve kıvrak bir zekaya sahipti, IŞID’in tüm şimşekleri üstüne çekeceğinin farkındaydı.

Özellikle burada Ebu Mariye el Kahtani’yi anmadan geçemeyeceğim. Kahtani 2011’de Nusra’nın kuruluşunda Colani ile birlikteydi. Ebu Mariye, HTŞ’nin takipçileri tarafından sıklıkla bir din alimi (alim, şeyh) olarak sunulur ancak her şeyden önce bir komutan, eylem adamıdır. Onu her zaman Colani’nin yanında görürüz. Kahtani, Nusra’dan HTŞ’ye dönüşümde Colani’yi destekleyen dini ve ilmi fikirleri ile ona yol gösteren önemli bir figürdür. 4 Nisan 2024’te İdlip kırsalındaki Sarmada kasabasında düzenlenen bombalı intihar saldırısında öldürüldü. HTŞ’ye yakın kaynaklar, saldırının IŞİD tarafından yapıldığını öne sürdü.

2014 ve 2015 arasındaki dönemde, IŞID’in “aşırılıkçılarına” karşı savaşan bir ideolog olarak öncü bir rol oynadı. Çok sayıda makale ve sesli bildiride, IŞİD’i “bu çağın Haricileri” olarak isimlendirdi ve Müslümanları tekfir ettiği ve Müslüman kanı döktüğü için örgütü sert biçimde kınadı. Bir yazısında, pazarlarda toplu can kaybına yol açan intihar saldırılarını eleştirdi ve tekfirde aşırı gidenleri kınamadıkları için bazı cihatçı liderleri ve alimleri eleştirdi. Nusra hala El Kaide’ye bağlı iken Ebu Mariye El Kaide’yi ve lideri Eymen ez-Zevahiri’yi de eleştirmekten çekinmedi. Belki de Ebu Mariye’nin El Kaide liderliğiyle ilgili erken hayal kırıklıklarında, grubun zamanının geçtiği yönündeki sonraki sonucunun tohumlarını görebiliriz. Ebu Mariye, 2016-2017 yılları arasında yaptığı gibi, El Nusra’nın El Kaide’den ayrılması ve sonunda HTŞ olması konusunda en kararlı liderler arasındaydı.[4]

2016 yılına gelindiğinde isyan, daha önce kontrol altında tuttuğu çoğu bölgeyi ve kuzeydeki Halep’i kaybetmişti. Kuzey Batı kalan ana kalesiydi, yani silahlı muhalefetten geriye kalanların korunması, savaş çabalarını sürdürmek için aynı örgütsel şemsiye altında birleşmelerini gerektiriyordu. Yerelleşme ve birleşme çabaları IŞID ya da El Kaide ideolojisinin dışlayıcı kimliği ile sağlanamazdı. Colani Suriyeliydi ve Pan-Arabist entelektüel bir babanın oğluydu. Amacı küresel bir cihad hareketini sürdürmekten daha çok Suriye’yi, babasının vatanını kurtarmaktı.[5] Bu yüzden yerelleşmek zorunda olması biraz da onun Suriye’ye olan bağlılığı olarak öne çıkmış gözüküyor.

2016 ve 2017’de ABD’nin hava saldırıları Nusra’ya bilerek ya da bilmeyerek bir iyilik yaptı. El Kaide’nin önde gelen savaşçıları yıllar içinde ABD’nin insansız hava araçları tarafından art arda öldürüldü ve bu da Nusra’nın liderliğinin dönüşümüne katkıda bulundu. Onların hedef alınarak öldürülmeleri, Colani’nin etrafındaki Nusra liderliğinin Suriyelileşmesine katkıda bulundu.

Küresel cihadın reddedilmesi resmi olarak Temmuz 2016’da Nusra’nın El Kaide ile bağlarını kopararak Cabha fath al-Şam (Levant’ın Kurtuluşu Cephesi) adını almasıyla nihayete ulaştı. İsim değişikliği sadece El Kaide’den kopuşu vurgulamak içindi. Ocak 2017’de HTŞ’nin kurulması ise tam tersine rejime karşı tüm silahlı muhalefeti birleştirmeyi amaçlıyordu. Colani hem El Kaide bagajından kurtuluyordu hem de örgütünü yerelleştirme adımlarını tamamlıyordu.

Kurtuluş Hükümetinin Kuruluşu

HTŞ’nin El Kaide bagajından kurtulması çalışma tarzını da etkiledi. El Kaide’nin yıllardır sürdürdüğü gerilla savaşını terk ederek İdlip merkezinde yurtlanma çalışmalarına başladı. Bunun için de bir şehir devleti modelini inşa etmek için HTŞ’nin askeri kanadından bağımsız bir teknokrat hükümet olan Kurtuluş Hükümeti’nin kurulmasını teşvik etti. Şehirde hastaneler, okullar inşa etti, belediye hizmetleri vermeye başladı. Şehirden topladığı vergileri şehre harcadı. Zamanla 4 milyon nüfusa ulaşan bir metropol şehir kurdu. Kurtuluş Hükümeti bildiğimiz selefi cihatçı gruplar tarafından desteklenen ve ideolojik yapıları ve sert yönetimleriyle karakterize edilen mahkeme sisteminden önemli ölçüde farklıdır. Ön yetkilerinin büyük bir kısmını diğer yerel ve uluslararası aktörlere devretmiştir. Selefi cihatçı aktörlerin azınlıklara uyguladığı vergiyi (cizye) ödemek zorunda olmayan Hristiyanlar gibi dini azınlıklara azınlık statüsü dayatmamaktadır. On bakanlıktan oluşan Suriye Kurtuluş Hükümeti’nde doğrudan Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na bağlı bir Kültür Müdürlüğü kuruldu. Devamında da Kültür Müdürlüğü’ne bağlı İdlib Eski Eserler Dairesi kuruldu. Ana görevleri arasında Kurtuluş Hükümeti bölgelerindeki tarihi eserlerin korunması ve onarımı yer alıyordu.[6] Kurtuluş Hükümeti’nin Kültür Müdürlüğü, İdlib Eski Eserler Dairesi’nin kurulması ve İdlib Müzesi’nin açılması gibi eski eserlerin korunmasıyla ilgili ileri düzeyde önlemler almasına izin verdi. Bu, kabul görmüş selefi cihatçı uygulamalardan büyük bir sapma olarak görüldü. Uygulamaları sert dille eleştiren aşırılar örgütten ayrılmayı tercih ettiler.

Terör listesinde alınmış, kapalı ve askeri bir yapıdan geniş bir coğrafi alanı kontrol eden, ekonomik kaynaklara ve teknokrat bir hükümete sahip bir yapıya dönüşmek HTŞ’ye uluslararası alanda daha fazla tanınırlık ve diğer ülkelerle ilişki kurma fırsatı yarattı. El Kaide’den uzaklaşmak uluslararası bağışçılarının güvenini kazanmasını sağladı.[7] HTŞ, Hama çölünde IŞİD’e karşı verdiği askeri ve şiddetli mücadele ve El Kaide lider kadrosunun güvenlik güçleri tarafından erken bir şekilde ortadan kaldırılmasıyla ideolojik ve davranışsal değişim konusundaki ciddiyetine dair net bir mesaj göndermiştir.

HTŞ bu mesajı sahada da kendisinden ayrılan aşırılıkçılarla silahlı mücadeleye girerek göstermiş oldu. HTŞ’nın İdlib’de yurtlanması ve yerelleşmesinden, El-Kaide’den ayrılma kararından memnun olmayan çok sayıda cihatçı HTŞ’den uzaklaşarak başka cihatçı gruplar kurdu ya da bu gruplara katıldı. HTŞ’yi terk eden bir grup savaşçı da 2018’in başlarında Hurras al-Din (Dinin Koruyucuları) (HaD) adıyla resmi olarak ilan edilen ve Ebu Humam al-Şami tarafından yönetilen yeni bir El Kaide bağlantılı grup kurdu. Diğer cihatçılar da Ensar el-İslam ve Ensar el-Tevhid gibi halihazırda kurulmuş olan gruplara katıldı. Ancak görünüşte rakip olan bu cihatçı aktörler, özellikle de en sert cihatçı örgüt olan IŞİD’in etkisinin ve varlığının azaldığı bir dönemde, ılımlı ve merkezci olma iddialarını sürdürerek aslında HTŞ’nin stratejilerine hizmet etmiştir. HTŞ bu gruplarla mücadeleyi aşırıcılık ve tekfirle savaş olarak adlandırarak tümünü elimine etti.

Sonuç olarak, ılımlılık görüntüsü Colani’ye İdlib vilayetindeki fiili hakimiyetini askeri ve idari olarak sürdürmek üzerine kurulu stratejik planlarını uygulamak için daha fazla özgürlük kazanmasına olanak sağladı. İdlip tecrübesi Colani’nin yerelleşme ve yurt tutunarak kazanacağına olan inancını kanıtlamış oldu. Hatta stratejik bir ilişkiye dönüştürmek istediği yabancı ülkelerle bağlar geliştirme fırsatı buldu. Sonuçta ekonomik olarak tükenmiş bir ülkede mücadele ediyordu ve çok fazla dış yardıma ve fona ihtiyacı vardı. Ilımlılaştıkça kazanacağını öğrenmişti. Bu fırsatı askeri alanda da değerlendirerek gerilla düzeninden daha profesyonel bir askeri düzenin tesisini gerçekleştirdi. Çoğu yerel askeri tugayın yapısı ve hareket tarzı, herhangi bir ideolojik özgüllükten ziyade örgütlenme ve profesyonellik derecelerine göre yeniden düzenlendi. Polis koleji, harp okulu açtı ve gelecekte muhtemelen birleşik ve düzenli bir orduya geçecek bir askeri sistem kurdu. Daha da önemlisi, askeri çalışmaların kurumsallaşması HTŞ’nin hem kendi içindeki hem de dışındaki yabancı savaşçıların çoğunu kontrol etmesine yardımcı oldu. Artık yabancı savaşçılar HTŞ içinde bağımsız bir güç merkezini temsil etmiyorlar. Dahası, yabancı liderliğindeki gruplar bağımsız olarak faaliyet gösterememekte, HTŞ’nin liderliğine boyun eğmek zorunda kalmaktadır.

Öldürücü darbe

HTŞ’nin El Kaide ile tüm bağını kopardığı öldürücü darbe yine Ebu Mariya el Kahtani’den geldi.  El Kaide Lideri El Zevahiri’nin 31 Temmuz 2022’de öldürülmesinden iki hafta sonra Nasihat’ı 15 Ağustos’ta Telegram kanalında (100.000’den fazla takipçisi var) yayınlandı. Nasihat iki bölümden oluşuyordu, birincisi, Müslüman Kardeşler üyelerine, hayal kırıklığı ve başarısızlık geçmişi nedeniyle örgütü dağıtmaları çağrısında bulunan kısa bir not içeriyordu. İkincisi, “El Kaide kollarına tavsiyem” diye yazdığı ve “El Kaide örgütünü dağıtmaları ve El Kaide’yi günah keçisi olarak gören devletlerin bahanesini ortadan kaldırmaları” konusundaki tavsiyesiydi. Bunun nedeni de Eyman’ın ölümü sonrası İran’da hapiste olduğu bilinen Sayf al-Adl’in liderliği üstlenmesiydi. Ama El Kaide’nin dağıtılmasını düşünmesinin ikinci nedeni, El Kaide’nin cihat stratejisinin artık vaktinin geçtiğiydi. Ebu Mariya’ya göre cihatçı Sünni Arap devletleri İran’a karşı birlikte hareket etmeliydiler. “İslam ümmeti” diye yazıyor, “birlikte durmalı ve bir dizi Arap Müslüman başkentini ele geçiren ve diğerlerini tehdit eden İran işgaline karşı bir ittifak oluşturmalıdır.” El Kaide gibi yapılar İran’a karşı Sünni toplulukların bir araya gelmesini engelliyordu. El Kaide İran’a karşı hareket etmiyordu ve Kahtani İslam ümmetinin öncelikle İran’a karşı birleşmesi gerektiğini düşünüyordu.[8]

Her şey tam da Ebu Mariye el Kahtani’nin dediği gibi oldu. O bir intihar saldırısında öldürüldüğü için bugünleri göremedi. Ama HTŞ Ortadoğu’da neredeyse birçok kesimin İran’ı evine gönderme isteğini gerçekleştirmişti. Gazze-İsrail savaşı ile birlikte eli kolu kırılan Hizbullah ve İran ile Ukrayna ile meşgul olan Rusya’nın en zayıf noktasında HTŞ 13 yıldır düşüremediği Esed’i düşürdü ve Şam’ı ele geçirdi. Bu işten Suudi Arabistan, Mısır, Katar, BAE, İsrail ve Amerika oldukça memnun kalmış gözüküyor. Türkiye zaten hem masaya oturtamadığı Esad’dan kurtuldu hem de yıllardır ağır bedeller ödeyerek misafir ettiği göçmenler için onurlu bir gidiş yolu bulmuş oldu. HTŞ’nin yerelleşmesi, odağını yalnızca Suriye içine çevirmesi Rusya ve İran dışında herkesi memnun etmiş gözüküyor.

Sonuç

Kabul edelim ki HTŞ’nin geçmişi bize kadınların yaşamının kontrol edildiği, hisbe ve ahlak polislerinin çarşıda kol gezdiği, azınlıklara karşı sert ve dışlayıcı politikaların uygulandığı bir örgütün varlığını gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte Suriye’de yerelleşen, küresel cihatçı öğretiden uzaklaşan, kendisini uluslararası arenada kabul ettirmeye çalışan ve Suriye’yi yeniden inşa etmeye odaklanan bir örgüt lideri var karşımızda. Dolayısıyla grup içi rekabet, yerelleşme arzusu, Suriye milliyetçiliği, İdlip tecrübesi, dış fon temini, akidevi mücadele onu daha mutedil bir çizgiye çekti. Biraz hayatın şartları ve konjonktürel şartlar biraz da geçmişi onu Suriye’ye bağladı. Artık kendisine Ahmed el Şara diyor. Hırslı bir siyasetçiye benziyor. Ona bu fırsatı vermek kim bilir belki de herkese iyi gelebilir. Ama kabul edelim ki o değiştikçe ona direnenler de kendi eski arkadaşları arasından çıkacaktır. Hem El Kaide hem IŞID artık onu Batı yanlısı, devrimi satan bir siyasetçi olarak etiketlemek için fırsat kolluyor. Hem ağır ekonomik koşullarla bir ülke devir aldı hem de yönetmek zorunda olduğu bir ordu var. Suriye’yi parçalamadan bir ve tek olarak elinde tutmak istiyor.

Suriye’de kurulan geçiş hükümeti Suriye’nin resmi bayrağını devrim bayrağı olarak tanıdı. Colani CNN’e verdiği röportajda halk tarafından seçilen bir parlamentodan bahsetti[9],  Şam Siyasi İşler Dairesi Sözcüsü bir önceki anayasayı gözden geçirmek ve değiştirmek için bir anayasa komitesi oluşturulacak, Yeni Suriye, adaleti ve hukukun üstünlüğünü savunacak açıklamasında bulundu. Karşımızda El Kaide’den dönüşen bir örgüt değil milliyetçi bir siyasi parti var sanki ve bir ulus devlet inşası vadediyor. Her söyleminde Araplar ve Suriye diyor. Bir Suriye milliyetçisine dönüşürse şaşırmayacağımızı söylemeliyim.

Bir de bizi bekleyen tehditler var. En önemlisi eğer kurulacak yönetim beklentileri karşılamazsa dağılan ordu Irak’ta olduğu gibi yer altına inip direniş başlatabilir. İkincisi elbette bu dönüşümden memnun olmayacak radikal selefiler var. Onlar da yeni yönetim ve hükümetten beklentileri olan “kendilerine göre İslami” bir düzen bulamazlarsa kırsala çekilip Colani’ye karşı cihad ilan edebilirler. Üçüncüsü de kendisini gizlemeyi başarmış IŞID, tıpkı Afganistan’da Taliban hükümetine karşı sert bir muhalefet başlatan IŞID Horasan gibi, kafasını çölden çıkartabilir.

HTŞ kendi radikallerini kusabilme ve istediği grupları yutabilme kabiliyetine sahip bir örgüt olarak “devlete” evrilme aşamasında. Bu evrimi başarıp başaramayacağını önümüzdeki süreçte hep beraber göreceğiz.

Kaynaklar

1 Nusra İmam Nevevi’nin Türbesini Yıktı, https://www.haber7.com/ortadogu/haber/1267344-nusra-imam-nevevinin-turbesini-yikti.

2 Adnan Almohamad -Amir Alabdullah, Jabhat al-Nusra’s attitudes towards tangible heritage in Syria: the disengagement from Alqaeda, Journal of Conflict Archaeology, DOI: 10.1080/15740773.2024.2383888.

3 AlJazeera Arabic, youtube.com/watch?v=LK3QCWTPz_4.

4 “Dissolve al-Qaida”: The Advice of Abu Mariya al-Qahtani, https://www.jihadica.com/dissolve-al-qaida/.

5 https://urad.org.tr/tr/kim-kimdir/tahrir-el-sam-lideri-colani-kimdir.

6 Adnan Almohamad -Amir Alabdullah, Jabhat al-Nusra’s attitudes towards tangible heritage in Syria: the disengagement from Alqaeda, Journal of Conflict Archaeology, DOI: 10.1080/15740773.2024.2383888.

7 The Syria Effect: Al-Qaeda Fractures, https://www.hudson.org/national-security-defense/the-syria-effect-al-qaeda-fractures.

8 “Dissolve al-Qaida”: The Advice of Abu Mariya al-Qahtani, https://www.jihadica.com/dissolve-al-qaida/

9 Syrian rebel leader says goal is to ‘overthrow’ Assad regime, https://edition.cnn.com/2024/12/06/middleeast/syria-rebel-forces-hayat-tahrir-al-sham-al-jolani-intl-latam/index.html.